Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YAĞLI KAĞITLARIM

En çok kullandığım mutfak malzemelerimden. Büyük kurtarıcım. Fırın tepsilerini bilirsiniz, bazen temizlemek çok zordur ve hele de misafir öncesi bir şeyler yaptıysanız dar bir zamanda tepsi temizlemek kadar sinir yıpratıcı bir şey yoktur. Misafir öncesi tepsi de temiz olsun istersiniz. O kadar temizledikten sonra bile olmadık zamanlarda tepsinin üzerinde çıkmamış lekeler görmek de mümkün, sanırım herkesin başına gelmiştir. Ya da en güzel kahvaltılar için ya da anlık açlık geçiştirmeleri için yapılan pratik tostlar. Tost yapmak pratiktir de akan kaşar peynirlerinin tost makinasında bıraktığı izleri yok etmek hiç de pratik değildir. Zaten teflona karşı negatif duygular beslerken oluşan bu görüntüler yıllar öncesinde çok canımı sıkıyordu. Temizlerken teflonu çizildiği için çalışır durumda olan makinayı değiştirdiğim olmuştur. Sonunda bu yağlı kağıtlar imdadıma yetişti de artık bu gibi can sıkıcı durumlardan kurtuldum. Tepsilerimi kullanırken yağlı kağıt sermeyi ihmal etmiyor

HEM KARNABAHARLI HEM DE NOHUTLU BİR SALATA

Tam bir sebze salatası diyebiliriz aslında. Sebze sevmeyenlere belki bu şekilde yemek daha eğlenceli gelebilir. Karnabaharları, bezelyeleri  ve fasulyeleri haşlıyoruz ama çok fazla değil, sonra hemen soğuk suya daldırıp çıkarıyoruz ki renkleri  ve dirilikleri de korunmuş  olsun. Haşlanmış nohutunuz varsa işiniz daha kolay, hemen kullanabilirsiniz ya da konserve nohut kullanabilirsiniz. Her ikisi de yoksa ıslatıp haşlamanız gerekecek… Haşlama işlemi bittikten sonra karnıbaharları, bezelyeleri, fasulyeleri ve nohutları servis tabağına alın ve üstüne minik domateslerden doğrayın yoksa normal domates de olur.  Maydanoz ve dere otunu da doğrayın, biraz bolca olursa daha lezzetli bir salata oluyor. Sonra zeytinyağı ve limon suyunu iyice çırpın ve biraz tuz ile salatanıza ilave ederek sebzeleri çok fazla hırpalamadan karıştırın. AFİYET OLSUN

HİNDİSTAN CEVİZLİ MİNİK KURABİYELER

Canınız bir bardak çay istedi yanına da kurabiye, durmayın hemen yapın bu sevimli minikleri... Çok kolay ama ufak yuvarlaklar yapmak biraz zaman alıyor, olsun değer, ağızda dağılıyor yani tam çaylık... MALZEMELER 250 g tereyağ 2 adet yumurta ( sarılar içi için, beyazlar üstü için ) 2 çay bardağı pudra şekeri 1 çay bardağı hindistan cevizi 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya Aldığı kadar un ( 3-3,5 su bardağı ) Yumurtanın beyazlarını bir kapta   iyice çırpın. Hindistan cevizini de bir başka kaba alın ve bu ikisini bir kenara kaldırın. Malzemelerin geri kalanını güzelce yoğurarak kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde edin. Un miktarını ayarlayabilmek için hepsini birden katmayın, yavaş yavaş katarak hamurun kıvamını ne çok sert ne de çok yumuşak hale getirebilirsiniz. Hamurdan ufak parçalar alıp yuvarlayın ve önce yumurta beyazına sonra da hindistan cevizine batırıp yağlı kağıt serili fırın tepsisine yerleştirin, bu şekilde bütün hamuru bitirin. A

KESTANELİ PİLAV VE ET SOTE

Evet yine basit bir tarif, çok malzeme yok, hatta miktar bile yok. Kaç kişilik yapmak istiyorsanız gözünüzün kararını kullanarak yapabileceğiniz bir yemek. Önce hemen kuşbaşı almış olduğunuz etleri biraz daha ufak hale getirmek için ikiye kesin yani istediğiniz büyüklüğe getirin. Sonra tencereye sıvıyağ ilave edin tabii her zaman ki gibi çok fazla değil. Sonra ince ince doğradığınız soğanları  ve kuşbaşı etleri tencereye atın ve karıştırarak şöyle bir renklerinin dönmesini sağlayın. Soğanın bol olması daha lezzetli yapıyor. Sonra salça, tuz, kekik, kimyon gibi baharatlarını atıp su ilave edin ve tencerenin ağzını kapatın, etler pişinceye kadar pişirin. Eğer suyu azalırsa yine su ilave edebilirsiniz. Düdüklü tencere kullanıyorsanız işiniz daha kolay oluyor tabii. Etler pişerken siz de kestaneleri hafifce haşladıktan sonra soyun. Bu işlem biraz can sıkıcı oluyor itiraf etmeliyim. Ama ben artık kolayını buldum. Marketlerin dondurulmuş gıda bölümlerinde kestane de var. Bulabilirse

14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN...

Sevgililere her gün özel aslında, onlar için bir gün yeter mi... Sevgililer her günlerini özel kılmalı ve kıymetini bilmeli... Sevmek sadece sevgililer için değil, ille de sevgili olmak gerekmiyor sevgiyi hatırlamak için. Sevgi sanki unutuluyor bazen, esas sevgi günü olmalı insanlar unutmasın sevmeyi diye gündelik koşuşturmaca arasında. İnsan önce kendini sevmeli yaratandan ötürü bana can verdi diye, kendine değer vermeli şükür diyerek dualarla. Sevebilmek hele bir de karşılıksız, hiç bir şey beklemeden  sevebilmek,  dünyanın en güzel duygusu. Her şeyi sevebilmek... Yeni açan bir çiçeği, karda yem arayan bir kuşu en önemlisi de etrafımızdaki insanları sevebilmek bütün kusurlarına rağmen... Sevgiyi ifade etmek kolay değildir bir çokları için, oysa ne kadar kolaydır yapabilsek; Bazen sabah uyandığımızda bir günaydın öpücüğüdür yanağa kondurulan, bazen anne, baba diyerek yazılarda göz kırpmaktır özlemle, bazen yavaşça süzülen bir damla yaştadır sevginin gücü, bazen sıkı

HADİ HERKES MANTI YAPSIN...

Hafta sonunda, hem de pazar günü, neden olmasın... Pazar günü zaten sıkıcı bir gün, hava çok soğuk, tam da soğuk kış günlerinde canımız sıcak sıcak yemekler isterken bence hemen yapın, hem de bütün aile hep birlikte. Biz geçen pazar günlerinden birinde aynen böyle yaptık, hepimiz geçtik masanın etrafına hem yaptık hem sohbet ettik, sonra da güzel güzel yedik... Mantı yapmak öyle sanıldığı gibi zor değil aslında, sakın gözünüz korkmasın. Hamurunu çok fazla yapmanıza gerek yok, ailedeki kişi sayısına göre ayarlayabilirsiniz. Hamuru için; 3 su bardağı un 1 yumurta Yeterince su ve tuz İşte malzemeler bu kadar. Önce ununuzu yoğuracağınız kabın içine koyun, yumurtanızı kırın, tuzunuzu ilave edin ve suyu azar azar ilave ederek ne çok sert ne de çok yumuşak olan bir hamur hazırlayın ve üstünü örterek  1 saat dinlendirin. Hamurun daha besleyici olmasını isterseniz yumurta sayısını  2 adet de yapabilirsiniz. Hamur dinlenirken de siz iç malzemesini hazırlayın. İç malzemesi; Ye

ETLİ NOHUT VE PİLAV VE KARIŞIK DÜŞÜNCELER

Ne yazsam, ne yazsam diye fotoğraf arşivime bakarken yanlışlıkla etli nohut ve pilavın üstüne tıklayınca tamam dedim, kendi kendine seçim  yapıldı. Bir kararsızlık var bu günlerde... Bazen acaba diyorum kendi kendime bu bilinen  tarifleri burada yazmakla doğru birşey mi yapıyorum, demezler mi ne gereği var, herkes biliyor nasılsa ya da zaten her yerde olan tarifler, aradığını bulmak hiç de zor değil insanlar için. Kararsız kalmam da bu yüzden zaten, yazmasam mı yoksa... Zaman zaman çok düşünüyorum aslında. Ama tariflerimi bir yerde biriktirip, kızlarıma kitap olarak aktarma düşünceme ne oldu diyorum sonra. Bilmiyorum işte neden böyle oluyor anlamıyorum, bazen hiç bir şeyin anlamının olmadığı bir duygu yoğunluğunda buluyorum kendimi. Zaman zaman size de olur mu bilmiyorum... Hem yeni yeni de bir çok kişiyi tanıma fırsatı sağladın kendine diyorum, çok da hoşuma gidiyor... Beni okuyan ve beni izleyen herkese çok teşekkür ediyorum. Olsun diyorum sonra, yemek yapmayı yeni öğrenenl

BU SENE KIŞ ÇOK SOĞUK GEÇİYOR

Türkiye`den kar manzaraları, yolları kapatan kar, buzda kayıp düşenler, çok soğuk geçen günler ve hatta bizim Ören`e bile kar yağmış olması... Türkiye`nin kış günlerini televizyondan ve gazete haberlerinden merakla takip edip, insanların şu soğuk kış günlerini sağ salim geçirmelerini dilerken kendimizin nasıl bir kış geçirdiğimizi farketmediğimizi anladım, ta ki balkonumuzdaki manzarayı görene kadar. Aslında bizim de yaşadığımız hatırı sayılır bir kış. Balkondan ard arda gelen patlama sesleri ile şaşkınlıkla gördüm ki maden suyu şişeleri buz tutmuş ve patlamış... Şaşkınlığım geçtikten sonra da balkonda bulunan yiyecek ve içecekleri içeri taşıdım tabii ki buz gibi havayı hissederek. Soğuktan kavruluyoruz demek hiç de abartı olmaz. -13°, -15° lerin telaffuz edildiği günleri yaşıyoruz. Her yer buz, buz üstünde yürümeye alıştık. Dışarı çıkmanın cesaret istediği günler ama mecburuz, hayat devam ediyor, okullar devam ediyor... Geçen gün sıcak su torbasını kullanmak geldi aklıma

BROKOLİ ÇORBASI

HAYDİ SICACIK ÇORBA İÇELİM... Kışın en sert günlerini yaşıyoruz, her yerde bembeyaz kar manzaraları ve herkesin konuştuğu ortak konu; her yerde kar var, hava çok soğuk, yerler buz... Bu günlerde daha da çok dikkat etmeliyiz kendimize, karda yürürken daha dikkatli adım atmalıyız, dışarı çıkarken daha kalın giyinmeliyiz, daha da önemlisi daha iyi beslenmeliyiz, yani soğuk havaya karşı vücudumuzun direncini arttırmalıyız. Mesela sabahları evden çıkmadan önce bala karıştırılmış zencefil ve tarçınla hazırlanmış ılık bir su içebiliriz belki... Akşam eve gelince de sıcacık bir çorba sanırım bütün gün üşümekten yorgun düşmüş vücudumuz için tam bir destek olur. Bu konuda brokoli çorbasını tavsiye edebilirim, brokoliyi artık hepimiz biliyoruz, vitamin açısından tam bir destek. Çorbayı yapmak çok kolay; Önce brokolileri üstünü örtecek kadar su ile haşlıyoruz ve blendırdan geçiriyoruz. Bir tencerede un ve yağı hafifce kavurup içine blendırdan geçirdiğimiz brokolileri ilave ediyoruz ve