Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

VAR MI TAVŞAN KANI ÇAY GİBİSİ

Yeşil, beyaz ne olursa olsun, faydası ne kadar fazla olursa olsun yerini tutar mı ince belli bardaktaki tavşan kanı çayın, üstünde dumanı tüterken... Vazgeçilmez bir tat, bazen soğuk bir günde eve dönerken hayal ettiğimiz, yediğimiz güzel bir yemeğin arkasından canımızın istediği, bazen sabahlara kokusu ile uyandığımız, en güzel yaz sabahlarının kahvaltı masalarını süsleyen, beyaz peynir ve simit arkadaşlığını pekiştiren, hiç sevmeyenlerin bile arada bir de olsa canının çektiği, arkadaş sohbetlerinde tatlı tatlı yudumlanan bir bardak çay... Çaydanlık her evde mutlaka olmalı, sabahları çay mutlaka demlenmeli, eve gelen konuklarımıza illa ki ikram ettiğimiz, misafirliğe gittiğimizde de sabırsızlıkla beklediğimiz bir bardak demli çay... Az şekerli, çok şekerli, kıtlama, demli, çok açık, ille de yanında bir şey ile ya da uzaklara dalıp gittiğimizde avucumuzun arasında... Bazen bir tuzlu kurabiyenin eşlik ettiği ya da güzel bir kakaolu kekin, ya da çocukluktan kalma bir alışkan

ÇAYINIZI HANGİ RENK ALIRSINIZ?

En çok tükettiğimiz çay türü bildiğimiz siyah çay. Üretim esnasında en çok kavrulan ve  fermantasyona uğrayan çay türü. Bu durum içindeki antioksidanların kaybolmasına neden oluyor. Bağışıklık sistemini güçlendirdiği, magnezyum, potasyum, kalsiyum, C  ve K vitaminlerini bulundurduğu, hücre ve dokulara zarar veren moleküllerle savaştığı bilinen faydaları arasında ama tüketirken en fazla dikkat etmemiz gereken çay türü de siyah çay sanırım. Günde 2-3 fincanı geçmemesi gerektiğini söylüyor uzmanlar. Çünkü kansızlığa sebeb olabiliyor. Özellikle de şeker kullanılmadan tüketilmesi gerekiyormuş. Yeşil çay da siyah çayla aynı bitkiden üretilir. Ama fermantasyona uğramadan ve çok fazla okside olmadan kullanıma hazır hale gelir. Çok fazla işlem görmediği için içindeki kateşin maddesi kaybolmaz. Yeşil çay da son yıllarda çok tüketmeye başladığımız bir çay. Siyah çaya oranla daha  hafif bir tada sahip. E vitamini açısından oldukça zengin, yapısında  bir çok minerallere sahip, güçlü bir antioks

FONDUE VE RACLETTE

İSVİÇRE`NİN PEYNİRLERİNE BİZİM SOFRAMIZDAN DEVAM... Yazmıştım, peynir ülkesi diye... Bu peynirlerin tüketilme şekillerinden birisi fondue, İsviçre`nin Fribourg bölgesinde Alplerin yaylalarında yaşayan çobanların bulduğu yazılmış bir çok kaynakta. Kalan peynirlerin bayat ekmeklerle tüketilmesi ile bulunmuş bu damak tadı. Sonraları da ekonomik ve besleyici olması nedeni ile yavaş yavaş yayılmış. Fondue için iki temel peynir kullanılır; Gruyère ve Emmantel. Tabii farklı bölgeler için farklı tarifler uygulanmaya başlamış zamanla... Bu peynirlerin tüketim şekillerinden bir diğeri de raclette; İsviçre`nin Valais bölgesinin peynirleri ile yapılmaya başlanmış ilk zamanlar. Peynirin ateşte eritilmesi gerekiyor. Bunun için de zamanla çeşitli aletler geliştirilmiş ve peynir yalnız bırakılmayarak çeşitli garnitürler ile renkli sofralar hazırlanmış. Böylece arkadaş sohbetleri eşliğinde soğuk kış akşamlarını eğlenceli hale getiren bir yemek alışkalığı haline gelmiş. Bizim evde de bu peynirl

İSVİÇRE`NİN PEYNİRLERİ

İsviçre tam bir peynir ülkesi. Dağları ve bol çeşitli otlarıyla sanırım tam da peynir için ideal yerler. Büyük ve küçük baş hayvanların çokca yetiştirildiği ve bu konuda çok titiz davranıldığı da bir gerçek. Peynir çeşidine diyecek yok, marketlerdeki peynir reyonları bu gerçeği gözler önüne seriyor zaten. Burada kendine has bir peynir kültürü var, çeşit çeşit peynirler... Alırken karar vermekte zorlanabilirsiniz. Aldığınız bir peynirin ambalajını da hemen atmayın, ola ki çok beğenirseniz bir daha alabilmek için ismini hatırlayın diye... Çok çeşit olduğu için karıştırma ihtimali var. İsviçre küçük bir ülke ama etrafını saran bir çok komşusu var. Fransa, İtalya, Almanya, Avusturya... İster istemez bu ülkeler  ile kültür alışverişinde bulunması sonucu bu kadar peynir çeşidi  var diye düşünüyorum. Bol ot, yüksek dağlardaki temiz hava, iyi bakılmış hayvanlar  ve sonuç işte bu resimlerde gördükleriniz... Bunlar sadece bir kaç örnek... Bu arada Türkiye`min peynirlerinden de bahsetm

DOMATES ÇORBASI

Aslında bu çorbayı yazın yapmak daha mantıklı, çünkü mevsiminde yetişmiş domatesler ile daha sağlıklı bir lezzet elde etmiş oluruz. Ama konserve domatesler ve salça ile de bu çorba yapılabilir. Böylece bizim için yararlı bir besin maddesinden kendimizi  mahrum etmemiş oluruz. MALZEMELER 7-8 tane rendelenmiş domates 1 yemek kaşığı salça ( isteğinize göre arttırabilirsiniz ) 2 yemek kaşığı un 2 yemek kaşığı zeytinyağı 2 su bardağı su ( çorbanın kıvamını ayarlamak için miktarı artabilir ) Rendelenmiş kaşar Tuz, karabiber Zeytinyağı ile beraber unu hafifce kavurun,  yakmadan. Sonra rendelediğiniz domatesleri ilave edin ve karıştırmaya devam edin. 2 su bardağı su ilavesi ile kaynamaya bırakın. Kaynadıktan sonra blendırdan geçirin. Eğer biraz taneli çorbaları seviyorsanız blendırdan geçirmenize gerek yok.  Salçasını ve tuzunu ilave edin ve çorba istediğiniz koyuluğa gelene kadar su ekleyerek karıştırın ve kısık ateşte bir kaç dakika daha pişirdikten sonra kaşar p

LİKOPEN

İnsan vücudunun üretemediği fakat besinlerde hazır olarak bulunan bir antioksidan madde. Vücudumuzdaki zarar görmüş hücrelerin onarılmasında yardımcı. Kansere sebep olan DNA oksidasyonu ile savaşan ve kandaki okside edilmiş bileşikleri azaltan bir madde. Yaşlılıktan dolayı oluşan kalp dejenerasyonunu da aktif olarak engelleyebildiği faydaları arasında. Peki nerelerde bulunur bu likopen, çok uzakta değil, hemen elimizin altında... Domateste... Evet likopen %85 lik bir oranla en fazla olarak domates ve domates ürünlerinde bulunuyormuş. Bence şanslıyız, çünkü biz ülke olarak domatesi ve domates salçasını çok tüketen insanlarız. Araştırmalara göre kan sistemimiz likopeni en iyi olarak işlenmiş domatesten yani salça ve ketçaptan almaktaymış. Ayrıca domatesin zeytinyağı ile biraraya gelmesi de likopen alımını kolaylaştırıyormuş. Bütün domates ürünlerinden başka karpuz, kırmızı greyfurt ve kırmızı tropikal meyvelerde bulunuyormuş...

RUŞEYMLİ, KURU DOMATESLİ SALATA

Salata oldu mu akan sular durur  benim için. Ne kadar yiyebilirim bilmiyorum... Onun için de olabildiğince farklı malzemeyi kullanırım, hoşuma da gider açıkcası değişik malzemeleri denemek, evdekiler bazen bu durumdan hoşnut olmasa da... Kuru domates çok yararlı, hele bir de zeytinyağı ile birleşince içindeki likopenden daha fazla yararlanıyormuşuz. Bunu duyunca da bundan yararlanmamak olmaz tabii, uzun zamandan beri azar azar da olsa tüketir olduk. Ruşeymi zaten anlatmıştım. Bunların salatada buluşmasını bir de siz deneyin... Salata çok basit; bildiğiniz yeşillikler, marul, roka ne olursa ama maydanoz ve dere otu olmadan olmaz. Kuru soğan, kuru domates. Sonra zeytinyağı, limon ve tuz istediğiniz miktarda olmak üzere ilave edin ve şöyle bir karıştın. Sonra servis tabağına alın. Ben resimdeki miktar için 2 yemek kaşığı ruşeym ilave ediyorum ve olmazsa olmazlardan ceviz... Cevizleri de salatanın üstüne yerleştirdikten sonra masada yerini alabilir... AFİYET OLSUN

RUŞEYM

Yıllar önce varlığını öğrendiğim zaman çok aramıştım ama bulamamıştım. Aramaktan vazgeçtiğim bir zamanda karşıma çıkınca da çok sevindim. Şimdi artık her yerde bulmak mümkün. Aslında herkes çok iyi bilir ne olduğunu, buğdayın bir kısmı ama en önemli kısmı. Buğday tanesinin filizlendiği ve çimlenmenin başladığı bölgeye ruşeym deniyor. Buğday başağının alt kısmında ve buğdayın besin maddelerinin tümünün yoğun olarak bulunduğu kısım. Doğal E vitamini. Buğdayın özü de diyebiliriz. 1 ton buğdaydan 0,5 kg saf taze ruşeym elde edilir. İçerisinde yüksek miktarda A, E, B 1 , B 2 , folik asit, lesitin, esansiyel yağ asitleri ve çinko, manganez, potasyum gibi mineraller bulunmakta. İşte bu yapısından dolayı kolesterolün düşürülmesine, yaşlılığın geciktirilmesine, vücudun bağışıklık sistemini geliştirmeye, demir ve lifli yapısından dolayı da kansızlığın tedavisine yardımcı olmaktadır. Ama buna rağmen genel bir alışkanlıktan dolayı beyaz un daha fazla tüketilmekte ve bundan dolayı da bu

YENİ YIL HEDİYEM

Güzel bir yılbaşı hediyesi aldım eşimden, düşünmüş ve emek vermiş, ellerine sağlık... İşte mutfak önlüğüm;

SEBZELİ KREP

Birilerinin hazırlayıp ikram ettiklerini  yemek,  hele bir de bunlar kızlarınız ise çok daha lezzetli oluyor. Ellerinize sağlık... İşte sebzeli krep; MALZEMELER 4 yumurta 1 çay bardağı süt 2 çay bardağı un 1 yemek kaşığı sıvı yağ Bu malzemelerin hepsini karışana kadar çırpın. Sonra iç malzemesini hazırlayın, Domates ( ince ince doğranmış ) Biber ( ince ince doğranmış ) Kaşar peyniri ( rendelenmiş ) Hazırladığınız karışımdan 1 kepçe alıp  kızdırdığınız tavaya ince ve yuvarlak bir şekilde yayın ve pişirin. Arka yüzünü çevirince yarısına domates, biber ve peynirden koyun ve diğer yüzünü üstüne kapatın ve her iki tarafını da pişirin. AFİYET OLSUN