Türkçe’ye ise Arapça’dan geçmiş. Sözcüğün Sami Diller arasında ortak bir sözcük olduğu düşünülmektedir. Ayrıca, sözcük (ve gün) Musevilik inancında Büyük Kefaret Günü için kullanılmış. Hüseyin ibn Ali ve beraberindeki 72 müslüman hicri 61. senesinin Muharrem ayının onuncu gününde (10 Aralık 680) Yezid’in emriyle günlerce aç ve susuz bırakıldıktan sonra öldürüldükleri için o güne “Aşura Günü“ denilmiş.
Aşure günü Hicri takvime göre hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayının onuncu günüdür. Aşure gününde meydana geldiği rivayet edilen pek çok mucize söz konusudur. Bunlar;
Adem Peygamber`in işlediği hatadan sonra ettiği tövbenin kabulü
Nuh Peygamber`in gemisinin tufandan kurtulması
Yunus Peygamber`in bir balığın karnından çıkması
İbrahim Peygamber`in ateşte yanmaması
İdris Peygamber`in diri olarak göğe yükseltilmesi
Yakub Peygamber`in oğlu Yusuf Peygamber`e kavuşması,
Eyyüb Peygamber`in hastalıklarının geçip iyileşmesi
Musa Peygamber`in Kızıldeniz’den geçip İsrailoğulları’nı Firavun’dan kurtarması
İsa Peygamber`in doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltilmesidir.
Aşure tatlısı temelini dini bir inanıştan almaktadır. Aşure Çorbası da denen bu tatlı inanışa göre Nuh peygamberin tufandan sonra geminin erzak dolabında kalan yiyecekleri karıştırarak yaptığı bir tatlıdır. İçinde pek çok farklı malzemenin kullanıldığı ve gelenek olan aşure, Aşure Günü’nde yapılır ve komşulara dağıtılır.
İşte aşure ile ilgili okuyup da aklımda kalanlar bunlar, aslında daha çok var, ben kısaca bahsetmek istedim.
Her sene olmazsa olmazlarımdandır aşure. Hele bir de dağıtabilirsem elimden ve gönlümden koptuğunca deymeyin keyfime. Bolluk berekettir benim için. Bir de denir ya kızları olanların yapması gerekir diye, bu da benim için yeterli bir sebeb zaten. İşte bu sene de bolluk ve bereket getirsin dileği ile yaptım aşureyi. Ama bu sene her sene olduğu gibi çok yapmadım, daha fazla sayıda dağıtmaktan yana gönlüm ama bu sene de böyle oldu... Yapılışı çok zor gibi gelse de değil aslında, biraz zahmetli yani hazırlık aşaması uzun. Bir gün önceden buğday, nohut, fasulye gibi baklagillerini haşlayabilirseniz ertesi gün sadece pişirmesi kalıyor ve daha rahat oluyor.
MALZEMELER
2 su bardağı buğday
½ su bardağı nohut
½ su bardağı fasulye
½ su bardağı pirinç
2 su bardağı şeker
5-6 tane karanfil ( suda bekletin )
Kuru incir, kuru kayısı, kuru üzüm ( suda bekletin )
Ceviz içi, fındık içi, tarçın ve kendi zevkiniz ve alışkalıklarınıza göre başka şeyler de ilave edebilirsiniz.
Ben çeşit çok olsun diye biraz bulgur, tuz, portakal kabuğu gibi ilaveler de yaparım.
Akşamdan ıslattığınız buğdayı 15 su bardağı su ile kaynatmaya başlayın. Su oranını kendinize göre ayarlayabilirsiniz. Buğday taneleri yumuşamaya başlayınca, yine akşamdan ıslattığınız ve haşladığınız nohut ve fasulyeyi ilave edin ve beraber kaynatın. Nohutun kabuklarını da ayıklayabilirseniz daha güzel olur. Şekerini de ilave edin. Pişdiğinden ve iyice birbirleri ile özleştiğinden emin olduktan sonra ateşi söndürün. Küçük küçük doğradığınız ve suda beklettiğiz incir ve kayısı kurularını, kuru üzümü ve yine suda beklettiğiniz karanfilin suyunu da ilave edin ve karıştırn. Bu kuru meyveleri önceden atarsanız aşurenin rengini karartır. 2-3 portakalın kabuğunu rendeleyip, onları da ilave edin. Daha sonra arzu ettiğiniz kaplara servis edin ve üstüne de ceviz, fındık, tarçın serperek soğumaya bırakın...
EVİNİZE MİS GİBİ KOKULAR DOLSUN
BOLLUK BEREKET OLSUN
AFİYET OLSUN
Hay bu gorevler... Birinci seyansi kacirdim, ikinci seyansi dortgozle bekliyorum ;-)
YanıtlaSilSoylemeyi unuttum, ikinci seyans aninda geldi. Eline saglik, tesekkurler.
YanıtlaSil