Bembeyaz oldu her yer. İnce ince yağarken, eriyip gidecek diye düşünürken bir de baktık ki kaplamış her yeri. Ne güzel, kar sesliği doldu her yer... Ve ayaklarımızdan yürürken çıkardığımız kar sesleri...Yılın ilk karı. İlk yağdığı zaman tadına doyum olmaz karın, daha donmadan, ayaza çekmeden tadını çıkarmak lazım. Yumuşak, tane tane... Her yeri kaplar, ağaçların en ince dallarına kadar, dallar yavaş yavaş boyun eğerler karın ağırlığına, ne kadar hafif gözükse de, sanki yeşil elbiselerini bu bembeyaz elbiseler için çıkartmışlarcasına poz veriyorlar şimdi... Kar gibi bembeyaz, beyazın en iyi tarifi... Bütün orman bembeyaz, kuşlar beyazın üstünde şimdi daha belirgin, onlar da karın ilk yağdığı zamanı değerlendiriyor, biliyorlar ki yakın zamanda üşüyecekler. Hava daha bir berrak ve tertemiz kokuyor. Çocukların hepsi dışarı çıkmak için can atıyor, kar ellemek yarışındalar, ilk buldukları fırsatta da hemen bir top yaptıkları kar kümesini yuvarlayarak kardan adama can veriyorlar. Burnunda havucu, kömür gözleri ile yeni yeni kardan adamlar oluşuyor etrafımızda, kısacık ömürleri ile renk katıyorlar hayatımıza... Doyasıya oynamak var, yatmak var karların içine kimseden çekinmeden gönlünce...
Her kar yağdığında, havada o kar kokusunu duyduğumda tek bir yeri hatırlarım, öyle güzel karı da başka hiç bir yerde görmedim sanırım, hem de şu anda olup olabilecek en fazla kara sahip olan yerde olmama rağmen. Kimbilir belki de çocukluğumdan kalan bir anı olduğu içindir. Babamın görevi için gittiğimiz Kağızman, Karsa bağlı küçük bir ilçeydi o zamanlar. Lisenin son yılına kadar orada kalmıştık. İlk defa orada görmüştüm boyumca kar yığınlarını, karlar arasında açılan yollardan gidilirdi. Nisana kadar da kalkmazdı yerden kar. Öyle alışırdık kara aylarca. Bu karlı yollarda çenelerinden sarkan buzlarla yürüyen mandaları hatırlarım hep, soğuklara meydan okurcasına ağır ağır... Kardan kapanırdı yollar. Don tutardı her yer... Çeşmelere gelen borular... O nedenle daha havalar soğumadan bu boruların etrafı kumaşlarla sarılırdı ama ne fayda buz tutardı gene, sıfırın altındaki soğuklara su molekülleri nasıl dayanacaktı ki. Annem suları kaynatıp boruların üstüne dökerek çözmeye çalışırdı ya da ucundan alev çıkararak yanan bir aletle ısıtırlardı boruları. İşte bu pürmüz lambası ile de orada tanışmıştık, hemen hemen herkes bilirdi orada bunu. Annemin evin girişindeki taşlık kısmı silmesi çok hoşuma giderdi çünkü silinir silinmez buz tutardı bu taş alan ve bana buz pateni yapma şansı verirdi, çocuk olmak böyle bir şey işte... Donmuş patatesin tatlı tadı ile orada tanışmıştım belki de... Patates donunca tatlı olurdu, yenirdi gene ama portakalın donmuşu... Hiç tavsiye etmem. Sanırım gazeteler bile yollar kapandığı için gününde gelmezdi, öyle kalmış aklımda. Her yerde kar olurdu ama orada yaşayan çocuklar çıplak ayakları ile oynamaktan çekinmezlerdi, ilk zamanlarda şaşırırdık ama zamanla anladık ki insan soğuğa da alışıyor. Akşamları daha da bir parlak olurdu gökyüzü orada, yıldızların ışıltısı aydınlatırdı karların üstünü, akşam vakti dışarda olmak güzel olurdu. İlk kayak denemesini de orada yapmıştık tabii, kışın ve karın getirdiği olumlu yanları kullanmak adına. Bu kadar karın yağdığı ve uzun zaman yerde kaldığı bu yerlerde baharlar nasıl olurdu dersiniz, tabii ki muhteşem, yolların kenarlarındaki su kanalları ağzına kadar erimiş kar suları ile dolar ve gür bir sesle akardı, doğa öyle bir yeşerirdi ki görmeniz lazım. Her yer meyve ağaçları ile doluydu zaten, dağların arasında kalmış bu yer kışın beyazlığına inat yemyeşil oluverirdi. Uzun elmalarla orada tanıştık, elma gibi kayısıları orada yedik, dut pestilinin içine taze cevizleri sarıp yeme şansını orada bulduk... Giderken istemeyerek gittiğim ama hala aklımda iz bırakmış olan o diyarlar şimdi nasıldır acaba, gidip görmek lazım aslında yıllar sonra bile olsa...
İşte yıllar önce unutamadığım kar ile orada tanıştım ben, doyasıya oynadım ve yattım karlar içine kimseden çekinmeden gönlümce, çocuk olmanın bütün avantajlarını kullanarak...
bende van-ercis cocukluguma gittim, her karda herzaman dusunurum.bugun ikinizde anilardan cikmissiniz yola. Ebru
YanıtlaSilCok guzel, eline saglik.
YanıtlaSilKarla tanismak deyince, malum, gecen hafta Colorado'daydim. Orada da kar yagdi. 40 yasinin ustunde 2 Hindistanli, 1 Kenyali ve 1 Nigerli adamin karla ilk bulusmasini seyretmeniz lazimdi ;) Cocuk gibi, kara dokunmalari, fotograf ustune fotograf... Adamlari toparlamak zor oldu. Eminim onlar da Colorado'nun karini, senin Kagizman'in karini hatirladigin gibi hatirlarlar...
Sevinç'in yazısını okurken ne kadar incecik hüzünlendiysem de, HMYG'nin yorumu bunu hemen alıp götürdü. Gözümün önüne kocaman Afrikalı adamlarla zayıf bir Hintlinin kar beyazı önünde kontrast oluşturan ten renkleriyle birer çocuk gibi oynamaları geldi. Küçük bir kahkaha attım. İkinize de teşekkürler.
YanıtlaSilNe güzel bir yazı olmuş böyle seninle o günlere gittim ben de. Kalemine sağlık.
YanıtlaSilçok muhteşem bir yazı olmuş kalemine sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim...
YanıtlaSil