Ana içeriğe atla

FRAGONARD PARFÜM MÜZESİ

Fransa` nın güneyinde, Grasse` da bir müze...
Grasse dünyanın parfüm merkezi... Farklı kokularda ve renklerde bir çok çiçeğin yetiştirildiği, esans haline getirildiği koku diyarı.

Fragonard parfümleri 1926 yılında, müzesi de 1989 yılında kurulmuş... Müze parfümün 5000 yıllık tarihini sergiliyor.
Müzede parfümün tarih sayfalarında aldığı yeri ve parfüm yapılışı hakkında bir çok bilgi sergilenmiş. 
Koku; M.Ö. 4000` li yıllarda kokulu bitkilerin ve reçinelerin yakılması ile yani tütsü ile insan hayatına girmiş. Mezopotamya ve Mısır`a kadar uzanan bir tarihi var. Parfüm kelimesi latince ve dumandan çıkan anlamına gelen Per- Fume kökünden türemiş. İşte bu ilk zamanlarda kişniş, bergamot gibi otların yakılması ile kokular elde ediyorlarmış. Parfüm güzel kokmanın dışında farklı amaçlar için de  kullanılıyormuş. Eski Mısır` da tanrıları memnun etmek, güzel kokuları yaşamın ötesine taşısınlar diye ölülerini güzel kokulu yağlarla mumyalamak, hastalıkları tedavi etmek  gibi...
Firavun Tutankhamon`un mezarında yapılan kazılarda parfüm şişeleri ve krem vazoları bulunması da bunun ispatı olmuş.

Güzel kokulu yağlarla mumyalanmış bir el...
Ve sonraları yavaş yavaş elde ettikleri bu kokuları güzel kokmak için insanlar vücutlarına sürmeye başlamışlar ve parfüm yavaş yavaş önem kazanmaya başlamış.
11. yy` da İranlı İbn-i Sina (Avicenna), damıtma yoluyla gül suyunu bulmuş. Asya, Anadolu, Babil, Ninova ve Persepolis`de giderek yaygınlaşan misk-i amber gibi kokular doğuda her sınıfa mensup kişiler tarafından gündelik hayatta sıkça kullanılır olmuş ve koku kullanımı savaşlar, gezginler ve İpek Yolu kanalı ile 14. yy` da Avrupa`ya kadar ulaşmış. Ancak modern parfümü dünya ile ilk tanıştıran Macarlar olmuş.
Avrupa` da o yıllarda kokulu yağların tüketicileri Avrupa saraylarıymış. 14. yy` da (1370) ilk alkol esaslı parfüm olan Macar Suyu,  güzelliği ile ünlü Macar Kraliçesi Elisabeth Von Ungar` e ithafen yapılmış. Muhteşem güzelliği ile tanınan Elizabeth 25 yaşındaki Polonya Kralı kendisine evlenme teklifinde bulunduğunda 72 yaşındaydı ve Elizabeth` in muhteşem güzelliğinin sırrının Macar Suyu olduğu söylenmektedir. Macar Suyu` nun bileşiminde biberiye ve lavanta yağının bulunduğu bilinmektedir.
14. yy` da Fransa` nın güneyinde başlamış olan hoş kokulu çiçeklerin ekimi zamanla büyük bir sanayiye dönüşmüş ve Fransa kısa sürede parfüm imalatının Avrupalı merkezi olmuştur.
Günümüzde Fransa hala Avrupa parfüm tasarımının ve ticaretinin merkezidir.
Parfüm yapımı Rönesans ile İtalya` da 16.yy` da gelişmeye başlamış. 
İtalyan Catherine de Medici,  Fransa Kralı II. Henry ile evlenmek üzere İtalya` dan Fransa`ya gelmiş, Rene le Florentin isimli kişisel parfüm satıcısı ile Fransa` nın Grasse bölgesinde Florentin` e araştırma laboratuvarı kurmuş ve gizli bir pasajla kendi evine bağlantı yaptırmıştır. 
16. yy` dan bu yana Grasse, Fransa deri işletme endüstrisinin de merkezi olmuştur.  
Burada yapılan deri eldivenler amber, çeşitli baharatlar, yasemin, akça yasemin ve misk ile kokulandırılmıştır. 
18. yy` da deri ticareti önemini kaybettiğinde kokulu eldiven üreticileri sadece parfüm üretmeye yönelmişler, bu amaç için çeşitli ağaçlar yetiştirmişler. 
İnsanlar koku ihtiyaçlarını 19. yy başlarına kadar bitki ve çiçeklerden elde ettikleri kokulu yağlar ile karşılamışlar.
Modern parfümeri 1806` da Jean Maria Farina tarafından Eau de Cologne` un pazarlanması ile başlamıştır. Almanya kaynaklı olan formülü 1818 yılında patent almıştır. 
Formülü alkol-su bazının portakal tomurcuğu, bergamot, biberiye ve limondan oluşan bir yağ ile kokulandırılmasından ibarettir.
Ülkemizde ise 19. yy` da, gül yağı ile uçan yağ üretimine başlanmıştır. Isparta gül yağı, kalitesi ile dünyada aranan bir ürün olma özelliğindedir.
Müze ismini Grasse` da yaşayan ve ünlü bir resam olan Fragonard` dan almış. Müzede ve ürün satış yerinde bu ressamın eserlerini görmeniz mümkün...


Bahçesinde küçük bir gül ağacı ve hemen müzenin girişinde olmak üzere, farklı yerlerde de görebileceğiniz damıtma aletleri karşılıyor sizi...
Şimdilerde değil ama ilk zamanlarda çiçeklerin kurutulma tekniklerinden örnekler...

Ve burada yapılan parfüm esanslarında kullanılmak için Türkiye`den de gül geldiğini öğrenmek...
Yapılan parfümlerin test edildiği ve Burun Odası olarak adlandırılan bu oda en çok ilgimi çeken yerlerden oldu. Bu odalarda Burun denilen kişi kokuları test ediyor. 
Ve anlatılanlardan öğrendik ki bu kişiler çok kıymetli insanlarmış. Dünyada 50 ya da 150 (farklı kaynaklardan edindiğim bilgilere göre) kadar az sayıda Burun olduğunu öğrenince şaşırmamak elde değil. Hem bir sanatçı hem de bir kimyager olan parfümistler ise 1000 kadarmış dünyada. Tam 10 yıl gördükleri eğitimin sonunda girdikleri sınavda 3000` e yakın kokuyu ayırd edebilmeleri gerekiyormuş. Eğitim veren okullardan ikisi Grasse` da, bir diğeri de Paris` te bulunuyormuş. Burun odasında sıralanmış esansların durduğu masaya org ve her bir esans için de nota kelimesini kullanıyorlar. En üsttekiler yüksek notalar olup limon, yeşillikler... Orta kısım ara notalar olup çiçekler, meyveler ve baharatlar... En alt ise temel notalar olup odunlar, kökler, vanilya ve amber içerikli kokularmış.

Ve parfüm şişelerinin tarihin farklı zamanlarındaki değişimini görmek de güzeldi.
Günümüzden çok eskilerde kalmış ama ince, narin ve çiçeklerle süslenmiş porselen parfüm şişeleri daha çok hoşuma gitti.

Marie- Antoinette` in ( 18.yy ) yolculuk çantası; yemekte kullanacağı çatal bıçağından, makyaj malzemeleri ve parfümlerine, aksesuarlarına ve diğer temizlik malzemelerine kadar taşıyabileceği yolculuk çantası...
Ve parfümlü takılar...
6 bin gülden 1lt gül yağı ve 8 milyon elle toplanmış yasemin çiçeğinden 1 lt yasemin uçucu yağı elde edildiğini de söylemeden bitirmek istemiyorum...









Yorumlar

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

KAÇ BARDAK, KAÇ KAŞIK, KAÇ GRAM

BESİN SU BARDAĞI ÇAY BARDAĞI KAHVE FİNCANI ÇORBA KAŞIĞI Su 250 g 100 g 75 g 15 g Süt 250 g 100 g 75 g 15 g Toz şeker 200 g 80 g 70 g 20 g Pirinç 250 g 100 g 70 g 15 g Bulgur 200 g 75 g 60 g 20 g Fasulye 200 g 75 g 60 g Mercimek 200 g 75 g 60 g 15 g İrmik 180 g 70 g 55 g 12 g Pudra şekeri 110 g 50 g 30 g 12 g Toz şeker 170 g 75 g 60 g 15 g Nişasta 50 g 30 g 10 g Un 110 g 50 g 30 g 12 g Galeta unu 120 g 60 g 40 g 10 g Kaşar peyniri(rende) 90 g 40 g 30 g 4 g Süt 200 g 100 gr 65 g 15 g Krema 210 g 110 g 70 g Yoğurt

ÇİLEKLİ, MUZLU KEK

Çilek sevmeyen yoktur diyemeyeceğim çünkü sevmeyenler olduğunu biliyorum. Çilek sevmediklerini ilk öğrendiğim zaman inanamamıştım. Çileğin sevilmeme ihtimalini hiç aklıma getirmediğimi o zaman fark ettim. Bu sebebten, çilek sevmeyenler sadece muzlu yapabilir... Ve en çok sevdiğim kek hamuru çilek ve muzla birleşince çok güzel bir kek çıktı ortaya. Denemelisiniz... Ilık ılık yiyebilirsiniz ya da meyveli olduğu için buzdolabında tutarsanız, dolaptan çıkarıp soğuk soğuk da yiyebilirsiniz. Soğuk yemek daha çok hoşuma gitti... Bu kek hamuru suyla yapılan kek hamuru. İçine istediğiniz malzemeleri ilave edebilirsiniz... MALZEMELER   4 tane yumurta 1 su bardağı şeker 1 su bardağı sıvı yağ 1 su bardağı su 3 su bardağı un 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya Yeteri kadar muz ve çilek ( miktarı size bağlı ) Yumurta ve şekeri iyice çırptıktan sonra diğer malzemeleri de ilave edip karıştırın. Ufak ufak doğradığınız muzları da ilave edin ve ezmeden yavaşca karıştırın. Yağl

ÇİN LAHANASINDAN SARMA

Lahana sarması ama lahanası biraz değişik, en azından ben ilk defa gördüm buralara gelince. Yer değişikliğinin bu gibi faydalarını da görmek gerekir diye kendime  hatırlatıyorum bu yazıyı yazarken. Belki her yerde vardır ama benim dikkatimi son zamanlarda çeken bir lahana bu; Çin Lahanası... Ben lahana sarmasını çok sık yapmam ama yapmam gereken zamanlar da oluyor tabii, lezzetli bir yemek sonuçta. Güzel yapılmış bir lahana sarmasını yemek de çok zevklidir ayrıca. Bunun için de güzel bir lahana bulmak gerekir, işte bundan dolayı buradaki arkadaşlar ile uzun zamandır arayış içindeydik, denemeler ve tavsiyeler sonucunda bize en yakın lezzeti verecek olan lahanayı bulduk. Şimdi herkes Çin Lahanasını kullanıyor ve çok da memnunuz. Kolay sarılabilir olması ise en güzel tarafı... Bizim lahanalarımıza göre biraz küçük ama olsun hiç fire vermeden sarılabiliyor, en içte kalan göbek kısmı da salatalarda çok lezzetli oluyor. Bu salatayı da bir başka tarifte anlatırım... MALZEMELER Soğa